düşler arasında ara

3 Ekim 2016 Pazartesi

Extroverted Sensing Thinking Perceiving


Sonuç: Extroverted Sensing Thinking Perceiving

Extroverted Sensing Thinking Perceiving (ESTP)  kişilik tiplerinin, kendi yakın çevreleri üzerinde her zaman bir etkileri vardır ve bir partide onları bulmak için, onlar bir gruptan ötekine geçerken, etraflarında uçuşup dönen insan girdabına bakmanız en iyi yöntemdir. Kahkahalar atıp, etraftakileri lafını esirgemeyen, somut bir espri yeteneği ile eğlendiren ESTP kişilikleri, ilginin merkezinde olmaya bayılırlar. Eğer izleyiciler arasından birisinin sahneye çıkması istenirse, ESTPler ya gönüllü olurlar ya da utangaç bir arkadaşlarının gönüllü olmalarını sağlarlar.
Teori, soyut konseptler ve küresel konulara ilişkin zahmetli tartışmalar ile bunların sonuçları, ESTPlerin dikkatini uzun süre çekmez. ESTPler, iyi bir zekâ seviyesi ile sohbetlerini enerjik tutarlar, ama konuşmaktan hoşlandıkları şey eğer halen gerçekleşmediyse dışarıya çıkıp onu yapmaktır. ESTPler bakmadan önce sıçrarlar, gitmeden önce hatalarını telafi ederler, boş boş oturmaktansa acil durum ya da kaçış şartları hazırlarlar.

HAREKETİ AKSİYON İLE HİÇBİR ZAMAN KARIŞTIRMA

ESTPler riski davranışlardan bir hayat tarzı yaratmak konusundaki en muhtemelen kişilik tipidir. Anı yaşarlar ve aksiyona dalarlar ve fırtınanın tam ortası olurlar. ESTP kişilik tipinde olan insanlar trajedi, tutku ve tatminden duygusal heyecan için değil, bunlar, onların mantıki düşünce sistemlerini harekete geçirdiği için hoşlanırlar. Hızlı ateş mantık uyarıcısı yanıt sürecinde, kati ve ani gerçekler üzerinden kritik kararlar almaya zorlanırlar.
Bu, okul ve diğer yüksek organize çevreleri ESTPler için bir meydan okuma haline getirir. Bu, akıllı olmadıkları için değildir ve iyi bir performans da gösterebilirler, ama resmi eğitimin güdümlü ders veren yaklaşımı, ESTPlerin hoşlanabileceği pratik eğitimden çok uzaktır. Bu süreci son için gerekli bir adım olarak görmek büyük bir olgunluk çabası gerektirir ve bu, daha heyecan veren seçenekler yaratır.
ESTPler için bir başka meydan okuma ise başkalarının ahlaki pusulalarından ziyade kendi pusulalarını kullanmaktır. Kurallar çiğnenmek için konulmuştur. Bu, çok az lise öğretmeninin ya da orta düzey şirket yöneticisinin paylaşabileceği bir duyarlılıktır ve ESTP kişiliklerine kesin bir nam kazandırır. Ama eğer bela çıkarıcı taraflarını azaltır, enerjilerini dizginler ve ilgilerini sıkıcı mevzular boyunca kaydırırlarsa, ESTPler hafife alınmaması gereken kişilerdir.

BİRÇOK İNSAN YETERİ KADAR İYİ DİNLEMEZ

Sezgileri en kuvvetli, herhangi bir tipin filtresiz görümü ile belki ESTPlerin küçük değişiklikleri fark etmek konusunda nadir bir kabiliyetleri vardır. İster yüz ifadesinde bir değişiklik, ister yeni bir kıyafet stili isterse de terk edilmiş bir alışkanlık olsun, bu kişilik tipindeki insanlar, diğer kişilik tipindeki insanların eğer fark ederlerse şanslı sayılabilecekleri gizli düşünceleri ve güdüleri hemen fark ederler. Bu gözlemleri hemen kullanan ESTPler, sorular sorup, değişimi genelde hassasiyeti fazla önemsemeden devreye sokarlar.
Bazen ESTPlerin ani gözlemleri ve aksiyonları, bazı şirket ortamlarında ve özellikle acil durumlarda çok da gerekli değildir.
Eğer ESTPLer dikkatli değillerse, onlar da ana yakalanabilirler, bazı şeyleri çok ileri götürürler ve daha hassas insanlara karşı sorumsuz hareket ederler veya kendi sağlık ve güvenlikleri için gerekli önlemleri almayı unuturlar. Nüfusun sadece yüzde 4’ünü oluşturan ESTPlerden dışarıda, bazı şeyleri daha hoş ve rekabetçi getirmek için ve sistem riskine sebep olmak için yeteri kadar bulunur.
ESTPler tutku ve enerji doludurlar ve mantıklı, bazen de dikkat dağıtıcı, bir akılla övülürler. İlham veren, ikna eden ve renkli ESTPler doğal grup liderleridirler, çok fazla dolanmadan herkesi yola çekerler ve gittikleri her yere yaşam ve heyecan getirirler. ESTPlerin gerçek zorluluğu bu nitelikleri yapıcı ve ödüllendirici bir sona ulaştırmaktır.

3 Mayıs 2016 Salı

Part Time iş Yaparak Kardeş Edinme Şansıma...

Part Time Çalışmaya Çalışmaca...



10 yıl aradan sonra part time iş çalışmaları yapmaya başladım. Küresel çöküş veya ülkenin içerisinde bulunduğu istikrarsızlığın bire bir yönlendirmesi neticesinde bir kaç part time kongrede buldum kendimi. Gördüklerim tabloyu birebir gözler önüne serse de gene de kazançlı çıktığımı düşünüyorum bu işlerden. İlk işi Levente bulunan Wyndham otelde yaptık. Sonraki işi Çeşme Shareton otelde olan FTR (Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon) Kongresinde. Çeşmeye gitmeden önce benden çalışacak arkadaşlarımın olup olmadığı bilgisi isteyen firmaya 3 arkadaşımın (Yağız, Halim ve Batuhan) daha olduğunu belirttim ve onlarla birlikte bu yolculuğa çıkmaya karar verdik. Aksilikler peşimizi bırakmasa da başarılı sonuçları olan bir işi geride bıraktığımızı düşünüyorum. İş kısmını çok önemsemeden. Yediğin içtiğin senin olsun gördüklerini anlat kısmına geçmek istiyorum... 



Çeşmeye Yolculuk...

Adnan Menderes Hava Alanına  vardığımızda bizi bir hava alanı transfer aracı karşıladı ve firmadan çeşmeye gitmeden Urladan bir arkadaşın (Ümit) daha alınacağı bilgisi verildi. Bizde öncelikle Urladaki arkadaşı alarak çeşmeye yola çıktık. Bu arkadaş giyimine özen gösteren bakımlı genç bir delikanlıydı. Henüz transfer aracındayken Yağızın uçağa ilk kez binişiyle yaşadığı korku ile dalga geçerken onun bile duruma adapte olup eğlendiğini gördüğümde tamam dedim ekip başarılı oldu. Otele yerleştikten sonra 2 ve 3 kişilik odalara yerleştik. Oda seçiminde biraz hile yaparak Yağız ile aynı odayı seçtim, Halim,Batu ve Ümitte aynı odada kalmak durumunda kaldılar. 4 gün 5 gece süren iş boyunca ekip birbirine destek olarak ellerinden gelenin en iyisini yaptılar. Organizasyonsuz bir firmada iş yapmanın zorluğunu yaşarken biz birbirimize destek olarak başarılı bir iş çıkarıyorduk. Dönüş planı yapılırken firmanın otobüs yolculuğu ile plan yaptığı bilgisi tarafıma çok geç ulaşmıştı. Biz ise 2 motosiklet ile Sabiha Gökçen Hava Limanına gidip oradan uçağa binmiştik. Neticesinde otobüs Haremde indirse Kurtköy uzak kalacaktı. Esenler fikri ise hiç aklımın ucundan dahi geçmemişti. Firma organizasyonsuzluğunun bedelini bize çıkarmaya çalışırken benim bir acil eylem planı yapmam gerekiyordu çünkü ertesi gün işin son günüydü ve herkes evine dönecekti. Ümit izmirli olduğu için onun fikirlerini almayı tercih ettim öncelikle. Ümitin bir arkadaşı Karşıyakada kalıyor, evinde bir kaç koltuk veya çekyat bulunuyordu geceyi orada geçirebileceğimizi söylemişti Ümit.(Sağolsun) Bende firma ile derin münakaşalar neticesinde otobüs biletini uçak biletine fark ödemesi yaparak değiştirmeyi kabul ettirebilmiştim. Neticesinde ekip oldukça gergin ve yorgundu. Bize pazar akşamı konaklayacak yer gerekiyordu ve ertesi gün İstanbula dönecektik. Servise binene kadar gergin ortam devam etti hatta firmanın yetkililerinin yemeğin üzerine yatması veya yapılan iş ile ilgili herhangi bir arama yapmaması bile ekibi yeterince kızdırmıştı. Ben firma kısmını İstanbulda halledebilmek adına konuyu kapatmıştım çoktan. Ekip ile pazar akşamı servise bindik ve karşıyakaya yolculuğumuz devam ediyordu. En azından son ana kadar biz öyle bekliyorduk. Urlaya yaklaşırken Ümit "Abi isterseniz Urlada kalalım Annanemin evinde kalabiliriz hem daha rahat olur." dedi ve apar topar kendimizi Urla'da bulduk. 


Urladan Sevgiler...

Batunun uyuduğunu geç fark ettik ama apar topar servisten inebilen Batunun "Abi biz neden Çorluya geldik?" diye sorması tüm yorgunluğumuzu almıştı. Ekip Ümitin annanesinin evine doğru yol aldı ve öncelikle çantaları eve bırakıp hemen Urlayı gezmeye başladık. Bizim şansımıza Urlada Enginar Festivali vardı ve son günü dahi olsa görülmeye değerdi. Ümit bize bir tur rehberi edasıyla Urlayı gezdirdi. O an hissettiklerim bir film karesinden kesit gibiydi. Urlada kurulan festival alanı öylesine hoş ve doğaldı ki. İnsanların yüzlerindeki gülümseme bile İstanbuldan bir an olsun uzak olmanın iyi geldiğini gösterdi bize. eee nede olsa İzmir insanı sıcak kanlı oluyor... Dolaşırken Ümit bize tarihi bir taş fırını gösterdi eh tabi biz de o fırının ekmeğini tatmadan yapamazdık. tam 3 ekmek alarak yolumuza devam ettik. Fırın tarafından dilimlenen ekmeğin bir tanesi tadalım derken Yağız tarafından yenmişti bile :) Urla belediyesi katılımcılardan çok bir bedel almıyordu ama gene de iş yapabilen de vardı yapamayan da... el emeği göz nuru bir takım incik boncuk çalışması yapanlar, vazoları kendi elleriyle boyayıp satanlar, kitap satıp gelirini sokak hayvanlarına bağışlayanlar, canlı müzik grubu ve gönlünce eğlenmek için Urlaya gelmiş yerli yabancı pek çok insan vardı o gün. Bende çam sakızı çoban armağanı bir şeyler eşime alarak devam ettim gezmeye. İnsanlar merhabalaşmayı hala sürdürüyorlar... Güler yüzlü iyi niyetli olduklarını hissedebiliyorsunuz. İzmir insanı elbette bir başkaydı... Biraz turlayıp yorgunluğumuzu atabilelim diye çok gecikmeden evde aldık soluğu. 




Ümitin annanesi ziyaret etti bizi ve onun hoş sohbetinin tadına doyamadık. Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ten ve silah arkadaşlarından söz etti. Annane Batmanlı ve 43 yıldır Urlada yaşıyordu. Bize babası ve amcalarının Mustafa Kemalin süvarileri olduğundan söz etti. O dönemin yaşanılanlarından birer kesit aktararak bizi başbaşa bıraktı. (Teşekkürler annanecim, sizin gibi insanlar ve yetiştirdiği nesiller devam ettiği sürece Atatürk Cumhuriyeti ebedi olacaktır... ) Bir ara Annane eskileri anlatırken Yağızın oturduğu yerde uyuduğunu fark etti... Tabi hepimiz güldük... Yorgunluk ve uykusuzluktan derbeder olan Yağız olduğu yere yığılmıştı... Ümit akşam yemeğini hazırlarken Yağızı yatması gerektiğine zor da olsa ikna ettik... Midesini 1 Urla esmer ekmeği ile bastıran Yağız mışıl mışıl uyumuştu... Ümit Batu ve Halimle akşam yemeğini yiyerek dinlenmeye çekildik artık... Bir yandan işin kritiklerini yapıyorduk diğer yandan da ertesi gün planı... 
Unutmadan eklemem gerekiyor Ümitin teyzesi normalde o evde yaşıyordu ama Ananesi ve Teyzesi biz geleceğiz diye Ümitin Annesinin evine geçti, onlara da verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz. 





Evin küçük prensi Pikachu dan söz etmeden geçemeyeceğim... Pika bir iran kedisiydi... düz suratı ve yaşlı gözleri ile önce hepimizi tek tek kokladı... Traşlanmış tüyleri ve kuyruğunun ucundaki fazladan tüy onun imajıydı...  Pika çok eğlenceli ve komik bir kediydi... Tabiatı gereği burnundan ileri doğru verdiği hava ve ara sıra çıkardığı seslere alışmak çok kısa sürmüyor fakat alışınca bırakamıyorsunuz... Şapşal pika ile birlikte uyuduk o akşam... Sağolsun evimden çok uzaktaymışım gibi gelmedi bana çünkü çok fazla Çöreğe benziyordu...  Kafana pati vurup yorganı aç demesi veya oynarken totosunu yere koyması bile aynı Çörekti benim için... Yazıyı çok uzatıp baymak istemiyorum ama bir noktanın altını çizmem gerekiyor... 






Ümite Özel...

3-5 gün tanıdığı 4 kişiyi evine davet ederek misafirperverliğin hala devam ettiğini bize gösteren Ümit ve saygıdeğer ailesine çok teşekkür ederiz. Hatta aramızda bu yabancı bizi evine götürüyor ve böbreklerimizi alacak geyiğini bile yapmıştık... Çünkü bizler İstanbulun o güvenilmez ortamından gitmiştik İzmire... Ama bir o kadar bize güvenen Ümit bizim bu part time macerasındaki kazancımız, kardeşimiz oldu... İyi ki dediğimiz pek çok değer kavramını farkında olmadan bize hatırlatan Ümite özel teşekkürlerimize iletiyoruz... Umarım hayat sana dilediğin geleceği verir değerli kardeşim... Bahtın açık olsun... Sevgilerimle... 

Hakko 03.05.2016 Salı 15:40







26 Nisan 2016 Salı

Çocuk sahibi mi olmak istiyorsunuz, bir daha düşünün!

Çocuklarınız küçükken, onlar sizin ilginizi çekmek için can atıyorlar. Onlar büyüdüğünde ise siz onların ilgisini çekmek için can atacaksınız.

Onlar daha küçükken onları umursamazsanız, oyuncaklarını alıp size getirdiklerinde "Git odanda oyna benim biraz işim var!", "Maç izliyorum, lütfen onu alıp odanda oynar mısın?", "Stresli bir gün geçirdim, biraz dinlenmeliyim şu anda onunla ilgilenemem odanda oynar mısın?" Eğer çocuklarınıza birer engelmiş gibi davranırsanız, sizin göreviniz sadece çalışmak ve eve geldiğinizde dinlenmek diyorsanız yanılıyorsunuz.

Eve geldiniz ve ve asıl göreviniz başladı! Asıl göreviniz aileniz ile ilgilenmek! Çalışıyor olmanız evinizde olan asil görevinizi yerine getirmeniz için engel teşkil etmiyor. Bir çocuk dünyaya getirirken sorumluklarını iyi düşünerek ve yeterli hazırlığı yaparak dünyaya getirseniz iyi edersiniz... Eğer bilinçli bir toplum yetiştirmek istiyorsanız, lütfen biraz çaba gösteriniz... Teşekkürler. 26 Nisan 2016 Salı 09:48