düşler arasında ara

14 Aralık 2012 Cuma

üzgünüm yağmur...

çocukken yaz güneşinin altında bahçe hortumu ile bahçe sulama bahanesiyle hortumu havaya doğru tutar yapay gök kuşağının renklerine bakardım :) ahmakça ıslanmak hoşuma giderdi... sonraları ergenlik yıllarımda liseli sevgili modunda yağmur altında aşk yapmaya bayılıyordum :) sonraları yalnızca yaz yağmurlarını sevdim... altında yalnız başına yürürken deniz gri bir renk alırdı sahil boyu... karşında sarıyerin uzun sahil boyu ışıkları varken bir yandan yağmur yer arada yüzümü gök yüzüne çevirir şapşalca gülerdim :) daha sonraları hayatın beni bu tür değerlerden alıkoyduğunun farkına vardım... artık çıkmıyordum yağmurlu günlerde... ofis penceresinden insanların yağmur yağarken ki çırpınışlarına bakardım :) bazen yağmurlu bir havada bir çift renkli gözün ıslak yüzün ve saçların arasından gözlerime kesildiğini fark eder zamanın durduğunu hissederdim :) tabi bunların hepsi eskide kaldı... şimdi ise bir balkondan yağmurun toprağa vurduğunda çıkardığı sesi elimde kahve ve sigaramla izliyorum :) sanırım biraz daha empati kattım kendime artık uzak da olsam pek çok şeyi yaşayabildiğimi fark ediyorum... merhaba yağmur... seninle uzun bir geçmişim var ben seni hala seviyorum ama bedenimi ruhumu senden bir süredir mahrum bıraktım biliyorum... bir gün gene seninle olacağım gene sana sarılacağım biliyorum... bir sonraki sefere kadar şimdilik hoşçakal... :)

30 Ekim 2012 Salı

Bırakın Bu Numaraları


dokuz yada yedi aylık doğan insanoğlu, hiç kurtulamaz sayılardan ömrünce
emen kilosu söylenir anneye sonra boyu babaya belki
aslında sadece bebektir önce,

önceleri kaç günlük olduğu sorulur sonraları kaç aylık
ve sonunda bir yaşındadır işte
sayılarla kucaklaşmanın birinci yılı kutlanır
büyük bir hevesle bir mum alevinde
ve bu tekrarlanır bıkmadan usanmadan her sene
büyük bir itina ve hatta özenle

her an değişir sayılar kilo artar boy uzar
ayağın bile bir sayısı olur büyüdükçe
üç yaşı kreş zamanını müjdeler
yedi çok geçtir ilkokul için
serpilir insan on birinde
bu kısa gibi görünen uzun arada
yine bir sürü sayı olur
insan küçücük bedeninde

servis saati vardır her sabah mesela
kahvaltı zamanı öğle akşam yemekleri birde
ve sonunda göz kapaklarının kapanacağı saate gelir sıra
hiç sekmeden her gece

sorular hiç bitmez sayıyla ilgili
kaçıncı sınıftasın
kaç yaşındasın peki
not ortalaman ne
evet 365 gündür 1 sene
ve evet 52 hafta
bu kadar kesindir her şey
ama bitmez sorular işte

kaçıncı caddede  kaçıncı sokakta kaç numaralı dairede
kaç zamandır kalıyorsun  kaç kişiyle
haneye kaç maaş giriyor ve ne kadar artıyor her sene
peki sen ne kazanıyorsun söylesene

kaçtı ev numaran peki iş numaran neydi
tamam son olarak cep numaranı alayım birde
artık ulaşmak çok kolay herkese
belkide o yüzden değersiz herkes herkesin gözünde

herkes birer numaralar dizisi artık
ve herkesinki sıfırla başlıyor bilmem nedense
kaç kontörün kaldıysa  o kadar cümle kurman gerekiyor mesela
ya da faturan kaç TL onu söyle

sıfır beden olmaya çalışan kızlarımız
bir numara büyük beden aşklara gebe hep niyeyse
her gün kaç kalori alması gerektiğini bile hesaplayan insanoğlu
aslında sayısal bir krizde

borsa takip edilir her gün
ona göre düzenlenir insanımın moral seviyesi ok işaretleriyle
enflasyon açıklanır bıkmadan usanmadan her ay
ve tabi ki vazgeçilmez sayılar tefe ve tüfe

en küçük rakamlar hep sene başlarında açıklanır
memuradır duyuru kabul görür çaresizce
kaç sıfır atarsan at paradan değerlidir
paradaki sayılar tüm sayılardan kalpte ve beyinde...

kaç yıllık mezunsun kaç yıldır pirim ödüyorsun
peki devamsızlığın kaç gün bu sene
beş vakit namaz otuz gün oruç
bozarsan oldumu altmış bir
şanslıysan on gün ümre
kaç taş atacağın bile belli şeytana
tavaf et bakalım kabeyi bilmem kaç kere...

hesapla her sene fitreni zekatını
bak kırk da birini demiş yüce kitap
okudun mu ayet de
kaç zaman sonra geleceği bellimi azrailin
uğraşma artık bu kadar sayılarla bence

kaçıncı musalla taşına yatacağım
kaç kişi gelecek cenazeme namazıma
ya kefen kaç metre o gün ölen kaçıncı insanım acaba
kaç gün sürer arkamdan ağlamaları yazık biteviye
yatarken bilmem kaç metrelik derinde
yine bilmem kaçıncı ada ve bilmem kaçıncı parselde...
sonunda yine bir sayıdır insanoğlu aslında
çünkü bu seferde ruhuna fatiha okunur üç kere..

5 Mayıs 2012 Cumartesi

Hayat Felsefesi...


Sevmek, bir başkasının hayatını yaşamaktır. Hata yapmayan insan, hiçbir şey yapamaz.
Soğan, mirascıları ve dulları bile ağlatır.  Balıklar ve konuklar bir yönden ortakdırlar. İkisi de üç günde kokarlar. Çürük elma yandakini de bozar.  Bilgisiz olduğumuzun bilincine varmak, bilgiye büyük bir adımdır. Mutlu olmanın iki yolu vardır : Ya isteklerimizi azaltmak yada imkanlarımızı çoğaltmak.  Aşksız evliliklerin olduğu yerde, evliliksiz aşklar oluşur.  Üç kişi bir sırrı saklayabilir, eğer ikisi olmüşse  İnsanın üç güvenilir arkadaşı vardır: Yaşlı karısı, yaşlı köpeği ve hazır parası. Zaman bizim en az sahip olabildiğimiz şeylerder birisidir. Kitaplar uygarlığa yol gösteren ışıklardır.  Geçmişini hatırlamayanların yazgılarında geçmişi yeniden yaşamak vardır İhtiyar adamlar savaş ilan ederler; fakat savaşan ve ölen gençlerdir Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Ama bu arada basit bir sanatı unuttuk ; kardeş olarak yaşamayı.  Paranızı hala sayabiliyorsanız gerçekten zengin değilsiniz demektirAcı çekmeyenler, başkalarının acı çekebileceğini akıllarına getirmezler. İnsan korkusundan utanç, Tanrı korkusundan inanç doğar.Akılsızlar, hırsızların en zararlılarıdır. Zamanınızı, neşenizi ve mutluluğunuzu da çalarlar. Tek akıl gerçektir.
Büyük tehlike, yarı aptallarla yarı akıllılar arasında yatar. Akıllı bir adam, her şeyin farkına varır ; budala bir adamsa her konuda düşencesini söyler. Dostumu severim, ama düşmanımı da. Dost, gücümü; düşman, görevlerimi gösterir.  Yitirdiğiniz anları sonsuzluk bile geri getirmez. Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskısıdır. Yapılmış şeyler üzerine konuşmak gereksizdir. Geçmiş şeyleri ayıplamak da anlamsızdır.
Karanlığa küfredeceğine bir mum yak. Neden iki kulağımıza karşılık bir dilimiz var ? Çok dinleyelim de az konuşalım diye. Deha sınırlı olabilir, ama aptallıkta sınır yoktur Kadınlar mı akıllı, erkekler mi ? Yanıtı zor. Ama siz bacakları güzel diye bir erkeğin peşinden giden kadın gördünüz mü ?Sonsuz bir aşk bulmak, tam bir dost bulmaktan daha kolaydır.  Aşk, mutluluğu evlilikten sonra da sürdürebilseydi dünya cennet olurdu.
Küçük şeylerle uğraşanlar, çok zaman büyük işler göremeyecek hale gelirler...

22.11.2002, 03:13

20 Ocak 2012 Cuma

etten bedenlerinizle çıkın gidin hayatımdan...

bu nesil nereye gidiyor, ne saygı ne sevgi var artık insanlarda... ellerindekinin yalnızca bu olduğuna inanıyorlar... mazisini unutan insanlardan haz almıyorum artık... daha düne kadar anne, babalarımızın önünde el pençe divan duruyorduk... biz osmanlı torunlarıyız... bizim atalarımız dedelerimiz saygıyla sevgiyle bir yerlere geldiler... tarihimizden aldığımız yegane değer saygıdır... ne çabuk unutuyoruz... ne çok seviyoruz herkesle kendimizi bir tutmayı... yaş dinlemeksizin, koşul gözetmeksizin herkesle bir tutuyoruz kendimizi... hani yaşanmışlığa saygı, hani insanlığa verilen saygı ? peki ya hani sevgi, özlem vb... arık bunların hepsinin yalan olduğuna inanıyorum... ne yazık ki yeni nesil çamura bulanıyor... herkes alıp başını gidiyor... saygı, sevgi namına bir şeyler kaldıysa eğer... istisnalar kaideyi bozmuyor sanırım... bir şeyler beklerken çok fazla ümit bağlıyoruz sanırım insanlara... kimseye kaldıramayacağı kadar sevgi vermemek gerekiyor... nede olsa bokunu çıkartıyorlar... varsın herkes bildiğini okusun yaa... herkesin çevresinde bir avuç insan var ve onlarla yetinmesini biliyorlar nede olsa... bir sevgi cumhuriyeti kurmanın manasızlığının çok çok farkındayım artık yani... az olsun öz olsun benim olsun şu dakikadan sonra... ha biri eksik ha biri fazla hiç fark etmez... kapatmışım zamanında perdeleri ben zaten... bunu da yazmadım farz edin... bozuk nesillere armağan edilen tek şey sadece etten bir beden nede olsa... keşke beyinler de bedenler kadar büyük olabilseymiş... saygılarımla... :/

12 Ocak 2012 Perşembe

başkalarının hayatını yaşamaktan sıkılacaksın

şerefe...

çünkü sevgiyle yoğurulan her insan, sevgiyle yoğurulmuş her beden, sevgiyle yoğurulmuş her canlı koskocaman bir yürek taşır... peki ya yıllar ? evet o yılların günümüze getirdiği yıpranmış yürekler... bedenler... yaşanmışlık nede güzeldir... sanki ebedi olacakmışcasına geçirdiğimiz her bir güzel an... tarih mutluluklarla, göz yaşlarıyla dolu... gözlerinin içine baktığım her insanda bir birikim görüyorum... bir yaşanmışlık abidesi gibi... oradan oraya koşturan her bir insana baktığımda bir şeyler görüyorum... güldüğünde yüzünün aldığı şekilden... yüzünde oluşan kırışlıklıklara kadar... her bir zerreni okuyorum... güzel günler geçti... güldük, eğlendik... ağladık isyan ettik... ve bugün olduğumuz yerden bugüne, yarına umutla bakıyoruz... daha nice mutlu senelere, mutluluklara... sevgiyle sevdiklerimizle bu gün bir kez daha şükrediyorum bulunduğum yere, aileme, arkadaşlarıma, eski dostlarıma, sevgilime... ve... teşekkür ederim sesini işittiğim her bir canlıya... ve yaradana şükürler olsun... bir gün daha geride kaldı ama nice mutlu günler bizleri bekliyor... nefes aldığım her anıma şükürler olsun... her dakikasına değdi, her insana değdi, her canlıya değdi... haydi sevgilim tut elimden... uzun bir yol var önümüzde... ve bizim zamanı ıskalama şansımız yok... gelecek güzel günlere... sağlığına sevgilim, sağlığınıza dostlarım... şerefe... ;))

6 Ocak 2012 Cuma

çok mu kolay pes ettik yoksa insanlıktan...

nede kolay söylersiniz o seçilmiş sevgi sözlerini... düşünmezsiniz iki dudağınızın arasından çıkanlarla insanlar kendi dünyalarında yeni bir dünya yaratıyorlar...  gönül veriyorlar sevgi, umut ve hayallerini bağlıyorlar... ne kadar kolay değil mi insanları aldatmak... gözlerinin içine bakarak yalan söyleyebilmeyi onur, gurur sayıyorsunuz... bilmiyorsunuz ki aslına kendinizi kandırıyorsunuz... bir kabiliyet gibi övündüğünüz, listesini yaptığınız ilişkileriniz... bir insan daha çıktığında listeye bir çizik arıyorsunuz ya hani... her bir yürek kan ağlıyor ya hani terk edip gittiğinizde... her biri bir gün ödenecek... kimse yanına kar kalıyor sanmasın... bu hayatta yalnızca bu dünya yok... unutmayın ki bir dünyada yargılanmayla geçecek... o zaman o insanları mutlu görecek ve acı çekeceksiniz... haydi şimdi de okumadan geçtiğiniz onca yazının arasına alın bunuda... nede olsa işinize gelmeyecek... nede olsa çizik atmalar devam edecek, güzel sözler devam edecek... heves uğruna kanına girdiğiniz onca insana yazık... güzel hayatlar kötü şekilde son buluyor... baktıkça eski insanlara daha da imreniyorum... en azından her şey doğal ve gerçekti... içindeki yüreğini gözlerine baktığında görüyordun eski nesilden insanlarda... şimdi gözlerine baktığımda milyonlarca yalan söyleyen insan görüntüsü görüyorum... çok mu kolay pes ettik yoksa insanlıktan ? :/